Bora Demircioğlu'nun "Hayatınızdaki en önemli iki gün; doğduğunuz gün ve neden doğduğunuzu öğrendiğiniz gündür.” sözünden yola çıkarak ikiye bölünen yaşamının 1983-2013 yıllarına yayılan ilk kısmında Emil Cioran tadında bir iç huzursuzluğu, Forrest Gump tadında tesadüfi gelişen olaylar ve Liam Gallagher tadında bir çevresine uyum sağlayamama durumu vardı. Bunları kronolojik olarak sıralarsak:
1) Emil Cioran dönemi (1983-2000): Gitmek istediği bir yer olan ama o yerin nerede olduğunu kendisi de bilmeyen, derslerle alakasız bir çocukken önce işletme lisansını ardındansa iletişim yüksek lisansını tamamladı.
2) Forrest Gump dönemi (2000-2013): Arkadaşının yanında gittiği bir ajansa kayıt olup, eğitimine paralel şekilde TV'de program sundu, VJ'lik yaptı, dizi ve reklamlarda oynadı.
3) Liam Gallagher dönemi (1983-2013): 20-30 yaş arasındaki dönemde çevresiyle sürekli sorun yaşadı, ileride nasıl bir hayatı olacağını merak etti ve Nicola Tesla gibi New York City'deki bir otel odasında tek başına hayata veda etmekten korktu.
Yine de.. Motivasyonla disiplin arasındaki farkı erken yaşta kavrayarak tüm bu çalkantılı süreçte her gün antrenman yapıp filmler izleyerek kendini geliştirmeye çalıştı.
Ve tam 30 yaşındayken artık aynadaki görüntüsünün daha da ileri gitmesine gerek olmadığına karar verdi. Vücutsal gelişimini rölantiye alarak zihnine odaklanmaya başladığı anda giriş kısmında alıntıladığı Mark Twain sözünün ikinci bölümü de öne çıkmaya başladı: Bora neden doğmuştu?
Sonraki 10 sene için oluşturduğu ve 40 yaşına geldiğinde büyük oranda tamamlanan "ölmeden önce yapılacaklar listesi" böylece ortaya çıktı: İyi seviyede Rusça ve İngilizce öğrenmek, antrenör ve beslenme uzmanı olmak, beslenme, film, biyografiler üzerine derinlemesine araştırmalar yapmak, dizi çekmek, hatta makyaj uzmanı olmak.
Teknolojik ilerlemenin de desteğiyle bilgilerini podcast üzerinden herkesle paylaşan Bora, geçmişe de bakarak yeni bir 10 yıllık dönemin içerisinde olmanın heyecanını yaşıyor. Çünkü Soren Kierkegaard'ın da dediği gibi: "Hayat ancak geriye doğru anlaşılabilir; ama ileriye doğru yaşanmalıdır."